Nerede o eski ramazanlar?

Eski ramazan ayları ile yenilerini sürekli kıyaslayarak, “Nerede o eski ramazanlar?” diye yakınıp duruyoruz. Ancak hiç düşünmüyoruz değişen ne, neden kaybettik eski maneviyatlı günleri diye. Bana kalırsa, değişen çok fazla bir şey yok, eksik var, eksik. Saygı eksik. Sevgi eksik. Güven eksik. En önemlisi sabır eksik.

Büyüklerimden duyduğum eski ramazanları dinlerken, masal dinliyormuş gibi geliyor. Neden derseniz, yazayım da siz de okuyun.

Eski ramazan sofralarında bir sofranın etrafında en az on iki kişi olurmuş. Çocuklar için de ayrı sofralar kurulurmuş. Misafir eksik olmazmış iftar sofralarında, bir de misafir bereketiyle gelirmiş, öyle diyor büyükler. Sonra birbirine sevgi, saygı ve güven varmış. Birlik ve beraberlik işin özüymüş; sohbetler daha sıcak ve samimi, insanlar içten ve yapmacık değil. Durum böyle olunca da ramazan aylarında huzur eksik olmazmış. Yapılan iyiliklerden tek beklenti candan edilen bir duaymış. Komşular birbirinden haberdar, daima hal hatır sorulurmuş. Komşu evde bir hasta olsa her gün o hasta evine yemek pişirilir, gönderilir; hastanın moralini yüksek tutmak için de elden gelen yapılırmış.

Ramazan eğlenceleri bile bir başkaymış, o eğlenceleri bir de büyüklerinizden dinleyin, tavsiye ederim. Çocuklar güven için de komşuya, bir tanıdığa bırakılır; sokak arasında çocuklara edilen ikramlar içten ve art niyetsizmiş. Kısacası güven varmış.

Sahur vaktinde pencerelerin ışıkları bir bir yanarken, herhangi bir komşu evin ışığı yanmazsa samimiyetle kapısı çalınırmış. Ramazan davulcuları manileriyle sokakları şenlendirirmiş. Bazen sahur vakitlerinde de bir araya gelinirmiş. İnsanları birbirine saygısı varmış.

Hele ki köylerdeki ramazanlar. Herkes birbirini tanır, selam vermeden hal hatır sormadan birbirlerinin yanlarından geçmez; diğer aile üyelerine selam söyleyerek sohbeti bitirirlermiş. Sokaklar sahur vaktine kadar canlı; güvenle komşular sokak aralarında toplanır, muhabbet edermiş. İnsanları birbirine bağlayan güven ve samimiyet. Ne kadar hoş geliyor kulağa, değil mi? Büyüklerimiz böyle yaşıyormuş işte, biz dinleyenlere de masal gibi geliyor.

Günümüzde kayboldu bu güven ve samimiyet. İnsanlar birbirine karşı güven eksikliğinden dolayı mesafeli; saygı ve sevgi eksik. Değerlerimiz değişti, yaşam tarzımızla birlikte.

Geriye kalan gergin bir toplum. Sabırsız ve birbirine tahammülsüz insanlar. Hep bir eksiklik ve arayış içindeyiz. Durum böyle olunca da hepimiz eski ramazanları özler olduk. Üzücü olan da dönüp kendimizle başlamak yerine, karşımızdakini değiştirmeye çalışarak çare arıyor olmamız.

Maneviyat eksikliği de işin cabası; birine yapılan iyilikten bir dua beklentisini gözetmez olduk artık. Karşılık beklemeden birbirimize su bile vermez olduk. Ne oldu da bu kadar özümüzü kaybettik?

Bütün bunları düşündüğümüzde umutlarını yitiriyor insan. Nereden başlamalı da kendimize gelmeliyiz? Yitirdiğimiz o değerleri geri kazanmak için dönüp kendimize baksak. Birbirimizi yermek yerine, karşımızdakine biraz daha saygılı olsak. Karşı tarafı yermeden, demek istediğini sabırla anlamaya çalışsak. Belki aynı konuyu tartışıyorsun ama o farklı açıdan, sen farklı açıdan durumu değerlendiriyorsun. Birbirimizi dinlemeye tahammül edemediğimiz için de bunu göremiyoruz. Sürekli bir üstün olma mücadelesindeyiz.

ramazan bayramı

Günümüzün en büyük sorunu tatmin edilememiş egolar. Durum böyle olunca da toplumda bir huzursuzluk almış başını yürüyor. Karşıt görüşler sürekli bir mücadele içinde. Dinleyebilse insanlar birbirini, sabırla karşıt görüşlüler bile oturup sakin bir şekilde sohbet edebilir. Bütün mesele sabır, samimiyet ve saygının eksik olması, bana göre.

Eski Ramazanların bir suçu yok. Suç bizde, eski ramazanların bir yere gittiği de yok. Biraz durup düşünsek ve egolarımızı biraz daha kontrol edebilsek, eski ramazanlardan da güzel ramazanlarımız olacak. Sabır, samimiyet ve saygı dolu ramazanlara kavuşabilmemiz temennilerimle.

etiketlerETİKETLER
Üzgünüm, bu içerik için hiç etiket bulunmuyor.
okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI